Nisan Ayında İzlediklerim

Herkese merhabalar :) Bu ara pek bir aktif kullanıyorum blogumu, nazar değmesin... Aslında zaman yönetimi konusundaki bazı problemlerimi aştım, o nedenle artık aktif olabilirim buralarda. :")

Bugün sizinle paylaşacağım iki yazı var biri şuan okuduğunuz Nisan Ayında İzlediklerim, diğeri de Nisan Ayında Okuduklarım olacak (beklemede kalın lütfen).

Sırayla kısaca yorumlayacağım izlediklerimi (bir iki tanesine detaylı yorum girmeyi planlıyorum o nedenle çok detaylı bir şekilde bahsetmeyeceğim).

Hazırsak başlayalım:

1. Forrest Gump (1994) - Puanım: 9/10

En iyi Oscar'ı dahil olmak üzere 6 dalda akademi ödülü almış olan, 1994 yapımı Forrest Gump'ı sonunda izleyebildim. Film 2 saat gibi uzun bir süreye sahip olduğundan iki güne ayırıp öyle izlemek zorunda kaldım. İyi ki de öyle yapmışım çünkü tek seferde kaldırabileceğimden daha fazla yoğundu film benim için. Zemeckis'in muhteşem detaylarıyla dolu dolu bir bir filmdi.

"Normalden " daha düşük IQ seviyesine sahip Forrest'ın hayata olan dolambaçsız ve yalın bakış açısı ile düşünce yapısı beni çok etkiledi. Tom Hanks o kadar olması gerektiği gibi oynamış ki onun yerine başka bir isim düşünemiyorum bile (zaten en erkek oyuncu Oscar'ı kazandırmış bu rol ona). Onun ek olarak Jenny, Teğmen Dan, Bubba karakterlerinin hikayeleri ve Forrest'ın onların hayatlarına dokunuşları ve yine Forrest'ın tarihteki birçok olayda parmağının oluşu vs... her detayıyla beni hem çok güldüren hem de çok ağlatan (özellikle Forrest'ın Jenny'e olan aşkının saflığı, dostluğa bakış açısı) bir film oldu. İzlediğim ve listemden bu filmi çıkardığım için mutluyum.

2. Clean With Passion For Now (2019) - Puanım: 8/10

Temizlik konusunda bir tık fazla takıntılı olan bir adamın temizlik şirketinde çalışmaya başlayan, temizlikle uzaktan yakından alakası olmayan bir kızın yollarının kesişmesini konu alan bir romantik komedi dizisi CWPFN.

Baştan belirteyim diziyi çok beğendim. Çok güldüm, çok ağladım (her zamanki gibi...). Mizofobisi olan bir adamı canlandıran 1.90'lık minik dev Yoon Kyun Sang'a aşık oldum dersem abartmış olmam. Bir insanın suratı nasıl bu kadar scottish fold kedisi gibi olabilir şaşkınlıklar içinde izledim. Felaket sevimli bir adam, karakteri de tam olması gerektiği gibi canlandırmış zaten. Çok güldüm o mimiklerine, acı çektiğinde de bakışlarında tüm o sıkıntılarını aktarmada da oldukça başarılıydı. Başrol kızı oynayan da Kim Yoo Jung'un da oyununda göze batan bir nokta yoktu, ayrıca gerçekten de çok güzel bir kadın. İkili arasında baya yaş farkı var diyorlar ama izlerken ben anlamadım bile o farkı, zaten Kyun Sang bebek gibi bir adam (karakterin etkisinden hâlâ kurtulamayan Hayalperest...). Aksine ikisi arasındaki kimya çok güzeldi. Aslında tüm o cringe sahneleriyle ve klişeleriyle (hele sonu...) tam bir romantik komedi dizisiydi. Ama sonu biraz vasat geldi bana (klasik Kdrama problemi). Ek olarak yan roller de oldukça izlemesi keyifli karakterlerdi, özellikle şirkette çalışan muhteşem Temizlik Perileri'm ve baştan sona karizmasıyla beni büyüleyen Sekreter Kwon. Kısacası çerezlik bir dizi arayışındakilere bu 16 bölümlük diziyi öneririm.

Dizinin OST'i güzel ama özellikle çok sevdiğim bir şarkıyı da bırakmak isterim:

3. Tempted / The Great Seducer (2018) - Puanım: 9/10

[Daha sonra detaylı bir yorum gireceğim^^]

Her biri yarım saatten oluşan 32 bölümlük bu diziyi, aniden ne olduğunu anlamadan deli gibi bir hızla izledim. Sanki buna ihtiyacım varmış gibi :D

Büyük bir şirketin varisi Kwon Shi Hyun, aşkı sadece bir oyun gibi görür ve birgün kendisi gibi olan arkadaşlarıyla bir intikam için üniversiteli Eun Tae Hee'yi baştan çıkarmak için arkadaşlarıyla bahse girer. Derken işler beklediği gibi gitmez ve ona aşık olmaya başlar.

Dizi bir Fransız yazar Pierre Choderlos de Laclos'un klasik romanı olan Les Liaisons Dangereuses'in bilmem kaçıncı uyarlamasıymış (kitabını da orijinal uyarlama filmini de çok merak ediyorum) ve normalde daha "dark" bir konseptteymiş. Tabi bu bir kdrama olduğu için -maalesef- o karanlık yanını çok göremedik. Yine de bu dizi için genel kdrama göre daha az toz pembe, bol entrikalıydı diyebilirim. Çocukların ebeveynlerinin (dizide tek bir tane bile düzgün ebeveyn yoktu) sahneleri çok fazlaydı ve aşırı sıkıcı bir hâl almaya başladı ilerledikçe. Genel olarak oyunculuklar (başrolde oynayan Joy arada tökezlese de) fazla fazla iyiydi. Hikaye klişe doluydu ama genel hatlarıyla bulmaca gibi oluşunu sevdim ama her kdrama gibi bunun da sonu hayal kırıklığıydı. Tüm bunlara rağmen diziye bayıldım neden?

Çünkü gördüğünüz şu çocuk!!! Woo Do Hwan tarafından canlandırılan ve kdramalarda daha iyisini görebileceğimi düşünmediğim Shi Hyun karakteri!! Uzun zamandır aradığım karaktere bulmuş gibiydim izlerken bu çocuğu. Konuşması, ses tonu, görünüşü, giyimi, ağlayışı (ahh, hele ki ağlayışı), gülüşü... Her şeyiyle karakteri o kadar güzel canlandırmış ki Do Hwan <3

Tae Hee'yi canlandıran Joy'la da iyi bir ikili olmuşlardı, yakışmıştı. Hikayedeki 3 arkadaş aslında sinirleri bozacak kadar kötü olsalar da aslında hepsi sahipsiz bırakılan çocuklardı, bu nedenle hiçbirinden nefret edemedim -özellikle tatlı bebeğim Se Joo'dan-.

Genel olarak izleyenler çift eşleştirmesini beğenmediği için kötü yorum yapmış ama bence olması gerektiği gibiydi her şey. Ve de bahsedildiği kadar da karışık değildi. Sırf Do Hwan için izlemenizi öneririm. (Not dizide inanılmaz güzel besteler kullanılmış alta bırakıyorum)

4. Hotel Del Luna (2019) - Puanım: 9/10

[Daha sonra detaylı bir yorum gireceğim^^]

Konusuyla dikkatimi inanılmaz bir şekilde çeken romcom - dark fantasy türündeki Hotel Del Luna'nın konusu şu şekilde: Yaptıkları yüzünden ölümsüzlükle lanetlenen Man Wol, müşterileri hayaletler olan Hotel Del Luna'nın sahibidir, insan olan Goo Chan Seong bu otelde yönetici olarak işe başlayınca her şey birden değişmeye başlar.

Daha sonra ayrıntılı bir inceleme girdiğim için kısaca fikrimi belirteyim: Hotel Del Luna duygusal olarak beni çok yıprattı. Her duyguyu yaşatmışlardı sağolsunlar. Zaten tür olarak da o kadar ortaya karışık ki... 'Romantik komedi fantastik gerilim dram' dizisiydi ve tüm bölümlerde de bunu ayarında işlemişlerdi :D Akıcı olmasına çok akıcıydı ama çok uzundu. Neredeyse her bölüm bir film uzunluğundaydı, bu da toplamda 16 film izlemek demek. Sonuyla da kafamı bir allak bullak ettiler, mecbur insanların yorumlarıyla durumu kavramaya çalıştım. Yarı tatmin bir şekilde, buruk bir gülümsemeyle bitirdim diziyi. Ve ilk defa görme şansımın olduğu IU ve Yeo Jin Goo'ya (ikisini de uzun zamandır merak ediyordum, ilgimi çekiyorlardı) aşık oldum. Çok çok beğendim ikisini de, uyumlarına da bayıldım. Özellikle IU hakkında konuşmak istediğim çok şey var da sonraya saklıyorum. Aslında genel olarak dizinin kadrosu tamamen başarılıydı, her karakterle aramda bağ oluştu izlerken. Yani çok sevdim diziyi diyebilirim. Ayrıca dizinin OST albümü çok başarılı isimlerle oluşturulmuş, bambaşka boyutta şarkılar var aralarında. Albümü dinleyebilin diye aşağıya bırakıyorum :)

 

Eveeet, geçen ay böyle bitmiş bende. Sizin izledikleriniz veya önerdikleriniz varsa yorumlarda buluşalım ^^