Detaylı Analiz || Kumarbaz - Dostoyevski

Herkese merhabalar! Hem 2022'nin ilk kitap incelemesi hem de blogumdaki ilk Dostoyevski eseriyle ile sizlerleyim. Hazırsak başlayalım:

Kitap Adı: Kumarbaz
Yazar: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Orjinal Adı: Игрок (Igrok)
Yayın Yılı: 1866 (Rusya)
Çeviri: Koray Karasulu
Sayfa Sayısı: 192
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Baskı Yılı: 2016
Arka Kapak:
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar 1846'da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Byelinski bu eser üzerine Dostoyevski'den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan eserleri çağımızda edebiyat klasikleri arasında yer alsa da o dönemde fazla ilgi görmedi. Yazar 1849'da I. Nikolay'ın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi. Sibirya sürgününden sonra yazdığı romanlarla tekrar eski ününe kavuştu. Dostoyevski Kumarbaz'da tutkulu bir aşkla kumar tutkusunu bir arada anlatırken insan ruhunun derinliklerini büyük bir güçle sergilemiştir.

Puan: 8/10
Yorumum:
Son zamanlarda farkettim ki okuduğum kitaplarda -özellikle klasik eserlerde, yazarla bir tür dedektiflik oyunu oynamaya başlamışım. Daha açık anlatmam gerekirse, kitabı okurken satır aralarında yazarın ayak izlerini sürmek gibi alışkanlık edinmişim. İyi yazarların kurgulanmış bir hikaye yazmak için bir dünya yarattığını, bu dünyaya davet ettiği kişinin yalnızca okur olmadığını, aslında yazım sürecinde kendisinin de o sokaklarda adım adım dolaştığını ve yarattığı karakterleri kimi zaman yakınında kim zaman uzağında gözlemlediğini düşünüyorum. Yani kitabı okurken yalnızca yazılan karakterleri ve oluşturulan dünyayı tanımakla kalmıyoruz, yazarın bu oluşum süreci içindeki attığı adımları, yazdığı karakterlerine olan eleştirilerini ve belki de kurtulmaya çalışmasını gözlemleme fırsatı da yakalayabiliyoruz. Bunun için de satır aralarını takip etmek ve ipuçlarını toplamak gerekiyor ki bu da her yazar da mümkün olmamakla birlikte kimi yazarlarda da apaçık bir kapı gibi karşımıza çıkabiliyor. İşte Dostoyevski bunu açık bir kapı olarak veren yazarlardan biri. Okurken sık sık onla sohbet etme şansı yakalamış gibi hissediyor olmamız gayet mümkün.

Dönemin atmosferini tatmak keyifliydi, çok kültürlü bir hikaye oluşu bana bir Avrupa turundaymışım gibi hissettirdi (O dönemki insanların çok dilliliği çok etkileyici). Anlatım dili Rus edebiyatından beklenildiği üzere çok rahattı, okurken akıp gitti diyebilirim. Özellikle Baboulinka'nın katılımıyla ortalara doğru tempo daha bir arttı. Dostoyevski'nin kitap boyunca umarsızca yaptığı göndermeleri okumak eğlenceliydi. Eleştirilerinde hiç çekingenlik yoktu.

Ana karakterimiz ve de anlatımız olan Aleksey İvanoviç oldukça entelektüel, zeki ama bir o kadar da toy bir gençti. Beraber yolculuğa çıkması keyifli bir karakterdi.
Aynı şekilde Polina ise belki de kitabın en acımasız ve bencil karakteriydi (Matmazel Blanche'dan bile daha insan ve gerçekti).

Başta Kumarbaz'ın bir kişi için bir sıfat, bir tanımlama olduğunu düşünmüştüm fakat okudukça bundan fazlası olduğunu gördüm. Hikayedeki herkes kumarbaz, kimi materyal olarak kimi de metaforik bağlamda. Her hayat birer rulet oyunu gibiydi. Yazımın başında da bahsettiğim gibi yazarın hikayede bir yazar olarak kendi yarattığı dünyayı nerede irdelediğini düşünürken en başta Baboulinka karakterinden şüphelendim. Kendi karakterlerini eleştiren fakat onlardan bir farkı olmayan ve sonu onlar gibi kumar batağına düşen hasta bir karakter olarak gördüm. Fakat kitap hakkında araştırma yaptıktan sonra yazarın bu kitabı kendi tecrübeleri üzerine 29 günde yazdığını öğrendim. Yine de savımın arkasındayım. Aleksey karakterini genç, hataya bulanmış, kumarbaz Dostoyevski olarak, Baboulinka'yı ise olgunlaşmış, Aleksey'i uyaran, farkında fakat aslında onun konumunda olsa yine aynı hataları yapacak olan Dostoyevski olarak görebiliriz. Eleştirdiği aslında kendisiydi belki de kitap boyunca.
Yine kitabın yazarın tecrübelerinden yansıtılmasının en belirgin göstergelerinden biri de kitaptaki içinizi bunaltan, çaresiz hissettiren, buna rağmen şans oyunlarının heyecanına kaptıracak kadar da büyülü olan başarılı kumarhane anlatımlarıydı. Kumarbazların psikolojisi, kaybedenlerin hırsından  doğan kasvet ve umudun yarattığı elle tutulabilir enerji son derece iyi bir gözlemle ve olduğu gibi aktarılmıştı.

Hikayenin sonu az çok tahmin ettiğim gibi olsa da üzülmekten kendimi alamadım. Keşke karakterlerden biri olsaydım ve o genci yolundan döndürebilseydim dediysem de, aslında biliyorum ki orda bir karakter olsaydım aynı batağa ben de kapılırdım.

Kısa ama derin bir hikaye olan Kumarbaz hakkında söyleyeceklerim bu kadardı. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere :)






Yorumlar

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *