Sonunda Yakalandım: Kore Dizileri! İzlediğim 'K-Drama'lar (K-DRAMA BAŞLANGIÇ PAKETİ)

Herkese romantik günler!

Uzun yıllar boyunca kendini sakınan, yakalanırsa kapılacağından emin olduğu 'Güney Kore Dizileri'nden (nam-ı diğer K-Dramalardan) itinayla saklanmış olan bendeniz, 'biricik Hayalperest 'iniz sonunda yakayı ele verdi ve K-Drama evrenine girmiş bulundu.

Sanırım her şey, benim Lee Min-Ho 'ya olan önlenemez beğenimle başladı dersem yalan olmaz. Beyefendide resmen bir şeytan tüyü var. Oyunculuğuyla, görünümüyle kendini izlettiriyor. Kaldı ki tanıdığım kadarıyla sektörde oldukça fazla harika oyuncu ve de bu oyuncular için mükemmel senaryolar var. Eh, benim gibi ultra romantik bir insanın böylesine başarılı dizilere bu zamana kadar yakalanmaması bile zaten mucizeydi.

İşte bu yazımda izleyeni içine çeken bu dizilerden izlediklerimi -izlenme sırasıyla- sizlerle paylaşıp, yorum yapacağım.

Hazırsak başlayalım!



1. Boys Over Flowers (2009)

Her ülkede uyarlanan, hatta Türkiye'de dublajlı haliyle de yayınlanan ve birçok K-drama izleyicisinin ilk dizisi olmuş olan BOF, benim de ilk dizim oldu. Aslında bu diziyle ilgili çok derin bir hikayem var, çok uzuun bir süreçten geçtik birlikte ama bunu bugün anlatmayacağım (belki ileride hatırlatırsanız anlatırım) ama mazimizin hatrına bir tek bu diziyi uzun uzun yorumlayacağım. Dizinin hemen basitçe konusunu vereyim:

Konusu: ShinHwa Lisesi ülkenin en prestijli, en zengin öğrencilerinin bulunduğu bir özel okuldur. Sahibi olan ShinHwa Grubunun varisi olan Goo Jun Pyo ise bu okulda okuyan bir öğrencidir. Jun Pyo aynı zamanda okulda F4 diye adlandırılan bir çetenin de lideridir. 4 kişiden oluşan bu çete resmen okulu yönetmekte, diledikleri gibi zorbalık yapabilmektedirler.

Geum Jan Di, ailesi kuru temizlemeci olan fakir, idealleri uğruna savaşan, cesur bir kızdır. Şans eseri yaptığı bir kahramanlık sonucu ShinHwa Lisesi 'ne burslu olarak girmeye hak kazanır. Haksızlığa tahammülü olmayan Jan Di, doğal olarak hemen F4 'ü karşısına alır. İki taraf arasındaki rekabet ve zamanla birbirlerine olan etkileriyle olgunlaşan bu gençlerin büyüme sürecine tanıklık ediyoruz.

Yorumum:

Bana göre dizinin en harika yanı her şeyden önce F4 grubuydu. Her bir üyesi mükemmel olan grubun, okuldaki havası da fazlasıyla 'cool'du. Tabi her bir üyeyi yeterince tanıyamadık ki bu beni biraz rahatsız etti (evet, senden bahsediyorum sürekli İngilizce kelimeler kullanan iyi çocuk).

Dizi sanki ikiye ayrılıyor gibiydi (zaten 20 küsür bölümdü, bir Kore dizisi için oldukça uzun): Lise ve Lise sonrası. Lise sonrası bölümleri, özellikle son birkaç bölümü resmen hatır ve nasıl bitecek merakıyla izledim çünkü gereksiz bir uzatma ve entrika vardı. Ama o lise bölümleri yani, ilk 10 - 13 bölüm harikaydı resmen.  Sırf o bölümler için bir daha izlemeyi düşünüyorum diziyi.

Kıza yapılan zorbalıklar, kızın Jun Pyo'ya asla boyun eğmeyişi ama Jun Pyo'nun günden güne değişimi, F4 üyelerinin genel olarak kıza bağlanma süreci ve Ji Hoon... Ah Ji Hoon.. Her şey mükemeldi. Bayıldım, bayıldımmm!! Hele o aşk üçlemesi neydi öyle?! Belki inanmayacaksınız ama dizinin son bölümünde bile ikilemdeydim ben. Belirtmede edemeyeceğim, Geum Jan Di'yi pek sevemedim. Dizideki tüm kadım karakterler kendisinden çok daha sevilesiydi (Goo Jun Pyo'nun cadı annesi de dahil).

Uzun lafın kısası klasik bir zengin erkek - fakir kız hikayesi olduğu için dizi benim sevgimi hemen kazanıverdi ^.^


2. You Are Beautiful (2009)

Kore'nin en ünlü aktrislerinden olan Park Shin-hye ile tanışmama sebep olan bu tatlı diziyi izleyeli baya bir süre oldu. Eski olmasına rağmen konu itibariyle her dönemde izlenebilecek bir dizi olduğunu düşünüyorum.
Konusu: Estetik ameliyat geçiren ikiz erkek kardeşinin yerine bir erkek müzik grubuna katılmak ve isteksiz grup arkadaşlarının kalbini kazanmak zorunda kalan genç bir kadın, uzun süredir kayıp olan annesini ararken bir yandan grubun ve hayranların kalbini kazanır.

Yorumum:
Müzik grubundaki 3 üyeyi oynayan oyuncularla da ilk defa tanışmış oldum üçü de hem çok iyi oynamış (özellikle Jeremy karaterine hayat veren Lee Hongki) hem de hepsi de çok tatlıydı. İkiz erkek kardeşi Mi-nam'ın kılığına giren Mi-nyeo 'yu canlandıran Park Shin-hye'yi de başarılı buldum. Olması gerektiği gibi oynamış, ne eksik ne fazla.♡.♡

Her şey bir yana zaten konu çok eğlenceli. Bir de 16 bölümcük oluğu için sıkılmadan, uzatmadan tadında anlatılıp bitirmişler hikayeyi. Mi-nam'ın üyelerle olan ilişkisi çok eğlenceliydi özellikle, son derece korumacı ve güvenilir biri olan Shin-Woo... Ana erkek karakter ve grubun vokalisti olan Tae-Kyeong ise beklediğim sert erkek karakter kalıbına asla uyamayacak kadar sevimli olan Jang Keun-Suk tarafından canlandırılmıştı. Yanlış anlaşılmasın karakteri son derece sevdim, çok başarılı oynamış Keun-Suk ama suratı fazla, hatta aşırı sevimli bir adam. Yeni bir karakter tipi deneyimledim kendisi sayesinde. ^o^



3. Seven First Kisses (2016)

Seven First Kisses aslında Kore'nin en büyük duty free şirketi olan Lotte Duty Free'nin herkesi mutlu ve şok eden bir kadroyla hazırladığı bir reklam kampanyası. 8 bölümden oluşan bir mini dizi konseptinde hazırlanan reklamın normal bir diziden farkı yok aslında, tabi her bölümde oynayan aktörlerin hepsinin Kore'nin en ünlü isimleri olduğunu görmezden gelirsek.♡o♡

Konusu: Bir Duty Free mağazasının çalışanı olan Min Soo-Jin (Lee Cho-Hee) 25 yaşındadır ve doğduğundan beri kimseyle çıkmamıştır. Bir gün, güzel bir kadın ortaya çıkar ve Soo-Jin'e romantizm dolu ile yedi farklı adamdan yedi farklı öpücük hediyesi verir. Ancak Soo-Jin'in sadece bir seçim hakkı vardır. (İsteyenler Youtube üzerinden izleyebilirler)

Yorumum:
Her şeyden önce dizi, zaten toplamda 1,5 saat falan sürüyor bu nedenle direkt bir oturuşta bitirebilirsiniz. Bu açıdan mini dizileri çok seviyorum cidden. Ayrıca hikaye derinliği -doğal olarak- olmasa da konu ve işlenişi eğlenceliydi. 2 kişi dışında oyunculuklar hakkında bir şey söylemeyeceğim zaten, çünkü hem dizi çok kısaydı hem de zaten kadrodaki isimlerin birçoğu sektörde oyunculuklarını kanıtlamış isimlerdi.
Ama hakkında konuşmak istediğim dediğim gibi 2 kişi var: İlki başından bu olaylar geçen dünyanın en şanslı kadınlarından biri olan Soo-Jin'i canlandıran Lee Cho-Hee. Kendisini ilk defa bu dizide izleme şansı buldum ve açıkçası bana göre kendisi bu karakter için uygun bir seçim değildi. Kötü de oynamadı ama böyle nasıl desem? Heh, eğreti durdu dizi boyunca, yani karaktere yakışmadı bana göre.
Bahsetmek istediğim ikinci kişi de yine dizide tanışmış olduğum KAI. Kendisi Kore'nin en ünlü müzik gruplarından EXO'nun bir üyesiymiş aslında. Asıl mesleği aktörlük olmasa da izlemesi çok keyifliydi. (Üstelik kastettiğim şey yakışıklılığı da değil)

Gel gelelim dizinin en can alıcı noktasına: Her bölümde oynayan muhteşem aktörler... Çok Kore dizisi izlemişliğimin olmaması, Koreli aktörleri tanımadığım anlamına gelmez. Diziyi ilk duyduğumda şöyle bir kadrosuna bakayım dediğimde ufak çaplı bir şok geçirdim gerçekten.^^ Önceden aldığı role atıf yapılan gizli ajan Ji Chang Wook'tan tutun, yine bir yıldız karakterindeki Lee Jong Suk'a, özgür ruhlu gezgin ve yazar olan Lee Min Ho'dan, çocukluk aşkı milyoner Lee Joon Gi'ye birçok izleyicinin fantezilerini gerçeğe dönüştüren bir kadro oluşturulmuş. Ve burada biz seyirciyi temsilen var olan sıradan bir kızı da tüm bu erkek karakterlerle türlü türlü maceralara sokmuşlar. İyiki de yapmışlar, izlerken kendi kendime mutluluktan gülüp durdum. (Evet, dışarıdan bakanlar için biraz ürkütücü bir manzaraydı) Son olarak tekrar belirteyim oynayan oyuncuların hepsi ama HEPSİ çok yakışıklıydı, bu sebeple Allah razı olsun Lotte Duty Free demek boynumuzun borcu!



4. The Legend of the Blue Sea (2016)

Tamamen Lee Min Ho sevgimden araştırıp, konusunu da görünce iyice meraklandığım ve izlemeye başladığım ve şuanda en sevdiğim Kdrama ünvanını taşıyan dizime geldi sıra.

Konusu: Joseon döneminden bir deniz kızı, günümüz Seul'ünde ortaya çıkar. Burada, geçmişinden biriyle bağlantısı olabilecek bir dolandırıcıyla yolları kesişir.

Yorumum:
Bir Lee Min-Ho hayranı olarak başladığım dizide, ana kadın karakteri canlandıran Jun Ji-Hyun kendini bana Min Ho'dan bile fazla sevdirdi. Kadın harika bir oyuncu! Ekrandaki duruşunun "cool"luğu, abartısız oyunculuğu, yüzünün güzelliği, her duyguyu dibine kadar yaşatabilmesi... her şeyinle bayıldım sana Ji Hyun!

Sadece ona da değil dizide ki her oyuncu muhteşemdi, tek bir göze batan karakter yoktu. Dolandırıcı ekibe, aralarındaki ilişkilere, kötü karakterlere, polise, evsiz gururlu kadına bayıldım da bayıldım!

Hikaye son derece fantastik olduğu için belki herkes sevemeyebilir ama ben sevdim. Çünkü bu diziyle bazı Kore kültürü mitolojik ögelerini görme fırsatı yakaladım ve bu süreç benim için çok keyifliydi.

Bunun yanında dizinin hem günümüzde hem tarihi olan kısımlarının birbirleriyle olan bağlantıları, hikayedeki sürekli gizem ve gerilim ama buna rağmen çok baskın olan komedinin birleşimi çok lezzetliydi. Aşırı keyif aldım izlerken, dizi her tür için tatmin ediciydi. Bunun yanında romantizm de hep ön plandaydı. Başrol karakterlerin arasındaki kimya bence çok iyiydi.
Yani baştan sona kadar hiç sıkılmadan izledim ki zaten 16 bölümlük kısacık bir diziydi😢.

Unutmadan ekleyeyim: Dizinin OST'una da tek kelimeyle bayıldım. Açıp açıp dinliyorum, hatta siz de bir göz atın diye aşağıya playlist'i ekliyorum❣.




5. Playful Kiss (2010)

Eğer benim yaş aralığımdaysanız (20-30 arası) gözlemlediğim kadarıyla izlediğiniz ilk Kdrama BOF değilse Playful Kiss'tir.*-* Ben de madem izlemeye başladım Kore dizilerini, önce temelimi sağlam oluşturayım diyerek başladım bu klasiği. (Görüyorsunuz ne kadar düşünerek hareket eden bir seyirciyim)

Konusu: Beceriksiz bir lise öğrencisi olan Oh Ha-Ni (Jung So-Min) alt sınıfındaki popüler ve dahi bir öğrenci olan Baek Seung-Jo’ya (Kim Hyun-Joong) okulun ilk gününde onunla göz göze geldiğinden beri aşıktır. Bir gün, Ha-Ni bir mektup aracılığı ile aşkını ona itiraf etmeye karar verir. Ancak, Seung-Jo kabaca mektupta yaptığı yazım hatalarını düzeltmiş ve düşük not vererek mektubu Ha-Ni’ye geri iade etmiştir. Ne var ki gelişen olaylar sonucunda ikili aynı evde yaşamaya başlarla. Oh Ha-Ni bu durumu lehine çevirebilecek midir?

Yorumum: 
Boys Over Flowers'dan da tanıyıp bayıldığım Kim Hyun-Joong'un ikinci erkek olmadığını bilmenin haklı sevinciyle diziye oldukça olumlu bir şekilde başladım. Şahsen diziyi biraz uzamış da buldum ama gereksiz de gelmedi hiçbir sahnesi öylece arada kaldım. Hikaye komik, ana karakterler cidden eğlenceli, eh bir de umutsuz bir vaka derecesinde aşık bir kız var ortada doğal olarak çok beğendim. (ben de ümitsiz bir vakayım biliyorum...)

Aslına bakarsak karakterlerin hepsi çok eğlenceliydi. Baek Seung-Jo'nun aklı havada annesine ayrı, Oh Ha-Ni'nin sadık aşığı Bong Joon-Gu'ya ayrı bayıldım (ki kendisinin dizi boyunca değişimini, olgunlaşmasını izlemek çok keyifliydi).
Dizi 16 normal bölümde final verdikten sonra, hayranların yoğun ilgisi sebebiyle ek olarak Youtube üzerinde de yayınlanan 7 kısa bölümü var. Hatta olayları  Baek Seung-Jo'nun da gözünden görelim diye her bölüm için yayınlanmış günlükler de var. Bilin bakalım kim bu ek bölümleri izledi, günlüklerin hepsini okudu? Evet bendeniz Hayalperest'iniz. Ve hepsine de bayıldım. Zaten ana karakterlerin arasındaki uyumsuzluktan doğan uyumu da çok beğendiğim için diziye dair her şeyi adeta özümsedim. Ha-ni'nin hiçbir şekilde pes etmemesi, sakarlıkları ama iyi niyeti çok tatlıydı. Ayrıca  Baek Seung-Jo her ne kadar kibirli de olsa bayıldığım bir ana karakter oldu kaldı ki alışık olduğumdan biraz farklı bir karakterdi. Eski bir dizi diye düşünmeyin kendini tamamen izlettiriyor, hala izlemediyseniz izleyin derim.^^ 



6. She Was Pretty (2015)

Bilenler vardır muhakkak, She Was Pretty yayınlandıktan hemen sonraki yıl ATV'de de Seviyor Sevmiyor adında uyarlanarak çekildi. O zamanlar da She Was Pretty'den haberim vardı fakat hiç izlemeyi düşünmemiştim. Aksine uyarlaması olan Seviyor Sevmiyor'u ise ayıla bayıla izliyordum. Ben de böyle bir insanım işte. Yıllar geçti ve ben dizinin orijinalini izleyince farkettim ki uyarlamanın ilk bölümlerinde orijinali hiç bozmamışlar fakat sonrasında baya bir değişim olmuş. Gelin bir konusuna bakalım önce:

Konusu: Şansları dönen ve görünüşleri büyük değişimden geçen çocukluk aşkları, bir moda dergisinin çalışanları olarak 15 yıl aradan sonra ilk kez bir araya gelir.

Yorumum:
Konuyu dediğim gibi zaten biliyordum ve seviyordum ama hakkını vermek gerek olayları (tabii ki) orijinal versiyon daha güzel işlemiş ve 16 bölümde çok başarılı bir şekilde bağlamış. Yaklaşık 500 tane dizisi tutmuş, meşhur yakışıklı aktör Park Seo-jun ile de bu dizi ile tanışmış oldum. (Cidden bir insanın yaptığı her proje nasıl tutmuş olabilir, harika!) Kendisini izlemek büyük bir zevkti, son derece abartısız gerçekçi bir şekilde oynamış, bayıldım. Muhtemelen başka dizilerini de izleyeceğim en kısa sürede. Oynadığı karakter sert yönlerine rağmen o kadar şirindi ki, tam aradığım K-Drama karakteri buydu işte! Bizdeki gibi saçma sapan entrikalara girip, dramdan drama da koşmadı. Sonuna kadar aşkına sahip çıktı. Zamanla o sert kişiliğinin de nasıl bir değişimden geçtiğini görmüş olduk, gayet doğal bir şekilde -yapmacıklıktan kaçınarak- işlenmiş güzel bir karakter haline geldi.

Yan karakterlere de bayıldım, hele ki deli dolu ve ilk defa sakallı bir Koreli görmeme vesile olmuş olan Editör'e (Choi Siwon enerjisinden istiyorum ben de!)... Bu çocuk bana ciddi ciddi ikinci erkek sendromu yaşattı bu arada söylemeden geçemeyeceğim. Bizdeki versiyonun aksine orijinalinde, ana kadın karakterin en yakın arkadaşı olan Min Ha-ri son derece tatlı, sevilesi ve arkadaşına oldukça sadık bir karakterdi. Bunun dışındaki ofis elemanları da yeterli ölçüde işlenmişti, izlemesi son derece zevkliydi hepsini.

Ama gel gelelim bana diziyi bir daha izlememe kararı aldıran "minik" detaya: Ana karakter Kim Hye-jin! Son zamanlarda izlediğim en ama en itici karakterdi kendisi. Bunda oyuncuya kanımın ısınamamış olmasının da payı çok büyük tabi. Yaptığı her şey (özellikle şu diş takırdatma olayı) beni gıcık etti diyebilirim. Belki de seyirciye verilmek istenen algı da budur, oyuncu çok iyi iş çıkarmıştır bilemedim ama bana kalsa keşke başka biri oynasaymış. Yanlış anlamayın, olay çirkin güzel olayı değil kesinlikle. Sadece ben bu karakteri ATV uyarlamasında çok sevmiştim, haliyle orijinalinden de beklentim çok büyüktü. Ama gel gör ki karşılanamadı, olsun, sağlık olsun. Bunun dışında dizi oldukça tatlı bir final yaptı, içimde keşke bu sahne şöyle olsaydı gibi bir sitem olmadan baştan sona memnuniyetle seyrettim.



7. Descendants Of the Sun (2016)

Puanım: 10/10 diye belirterek başlamak istiyorum. Yayınlandığından bu yana popülaritesi her yere dağılan DOtS için ne söylesem az kalır. Çekimlerdeki görsel şöleni mi öveyim, konusunu mu, hikayenin işleyişi mi, her türe hitap edişini mi, efsanevi OST albümünden mi, yoksa oyuncuların dehşet iyi oynayışından mı.... Gördüğünüz gibi her detayıyla beni kendine hayran bırakan bir dizi. Song-Song ikilisi başta olmak üzere herkesin kimyası o kadar başarılı ve yönetmen-senarist çalışması o kadar kaliteli ki dizide kusur bulamadım. En iyisi yorumunu aşağıya bırakıp sıradakine geçeyim:

Konusu: Birleşmiş Milletlerin barış askeri gücünde görev yapan Yüzbaşı Yoo Shi-Jin (Song Joong-Ki) ile doktor Kang Mo-Yeon (Song Hye-Kyo) arasındaki aşk hikayesini anlatmaktadır.




8. EXO Next Door (2015)

Seven First Kisses'la birlikte çok ama çok yavaşça hayatıma girmeye başlayan EXO'yu, diziyi izledikten çok sonra keşfettim. (Çok güzel ve hızlı bir hikayemiz var kendileriyle ama anlatacağım yer bu post değil başka bir yazı, hatta EXO'ya özel bir yazı hazırlayacağım aranızda bilmeyenler varsa onlara da vesile olmuş olacağım, söz!) Neyse konuya dönelim, ben bu EXO'ya bayılmaya başlayınca, 16 bölümlük mini bir dizi yaptıklarını öğrenir öğrenmez izledim. Yorumdan önce bilmeyenler için konu:

Konusu: Yoon He (Moon Geun-Young) sürekli kızaran yüzü nedeniyle hiç randevuya çıkamamış bir genç kızdır. Bir gün yan evine, EXO üyeleri taşındığında romantik komedi hikayesi başlar. (İsteyenler Youtube üzerinden izleyebilirler)

Yorumum:
Bir EXO hayranı olarak itiraf ediyorum ki diziyi hiç ama hiç beğenmedim (özür dilerim sevgili 'bias'ım). Evet bu bir mini dizi farkındayım ama yine de baştan sona çok klişe ve komikti. Ama elbette oynayanlar EXO üyeleri (D.O., Baekhyun, Chanyeol ve Sehun) olunca ne yapsalar gözüme hoş gözüküyor. Olay örgüsüne hiç girmeyeceğim bile çünkü dediğim gibi beğenmedim hiçbir şekilde. Ama beğendim kısımlar hiç mi yok? Var tabii ki. Mesela başrolde oynayan 4 üyenin oyunculuklarının -özellikle D.O.- çok iyi olması, Sehun'un baştan sonaki tüm tuhaflıkları veya diğer üyelerin de az çok görünmesi harikaydı. Diğer bir harika detay ise dizinin OST'unun Baekhyun tarafından seslendirilmesiydi. Dinlemek isteyenler için aşağıya ufak bir kesit bırakıyorum ^^.




9. Secret Queen Makers (2018)

Lotte Duty Free'nin Seven First Kisses'ten sonra da bu sefer böyle bir 7 bölümlü mini dizi yaptığını, üstelik de kadrosunda sevgili EXO grubumdan 2 üyemin bulunduğunu duyar duymaz tahmin edebileceğiniz üzere kendimi bu diziye fırlattım. Bu seferki versiyonda bir öncekindeki gibi aktör ağırlıklı bir kadro yok, bunun yerine idol (Kore'de K-Pop sanatçılarına "idol" denmekte) ağırlıklı bir kadro ile çekilmiş. Bunu izlerken K-Pop'la tek ilgisi EXO (o da yeni yeni) olan benim için kadro biraz fazla yabancı geldi ama bu asla diziyi izlememe engel olmadı.

Konusu: Kendine güvenmeyen ve yeterince güzel olmadığını düşünen Ahn Gong-joo'nin ( Go Won-hee) altı gizemli erkeğin yardımıyla güzellik dönüşümü geçirmesini konu alıyor.

Yorumum:
Fantastik türünde eğlenceli bir iş olmuş ama her ne kadar web drama kategorisinde olsa da bu tarz işlere dizi gözüyle bakamıyorum. Çünkü minnacık kısacık ve her yerden aşırı reklam akıyor (reklam amaçlı çekildiğinin ben de farkındayım). Üstelik Seven First Kisses'de olan akıcılık bu yapımda olmamış, hatta kısacık olmasa yarım bırakmayı bile düşündüm. Evet yakışıklı adamları topla her bölümü biriyle çek konsepti güzel ama aşırı uçuk kaçık mantıksız detaylar reklam için bile olsa yorucu oluyor. Ayrıca bu kızların güzel olmasına rağmen, sırf Kore moda anlayışına uymadıkları için çirkin olarak nitelendirilmesi ve bunu desteklercesine yapılan bu tarz "ancak kendini değiştirirsen mutluluğu bulabilirsin, çirkinsen mutluluğu haketmiyorsun" temasında yapımlar beni sinir ediyor cidden. Ana karaktere 'Hay derdin batsın!' diye kızmak istiyorum ve onun bu kadar kendini hor görmesine tahammül edemiyorum. (Bu olay She Was Pretty'de de vardı ama oradaki karakterin yetersizliği hiçbir idealinin olmayışıydı ve sorunu önce dış görünüşünde arayıp sonra asıl problemin farklı bir şey olduğunu anladı.)

Bunun dışında sürekli anlamsız bir gerilim vardı ama hiçbir yere asla bağlanamadı. Ama Chanyeol'e aksiyon çok yakışıyormuş onu anladım bu sayede. Bunun dışında da dizide konuşmaya değer hiçbir şey olduğunu düşünmüyorum açıkçası.



Ve sonunda biraz fazla uzunca bir yazının sonuna geldik. Buraya kadar benimle gelebildiyseniz, size çok teşekkür ederim. Lütfen önerdiğiniz dizileri, merak ettiklerinizi, önerilerinizi yorum olarak bana yazın veya izlediklerim arasında izledikleriniz varsa lütfen siz de nasıl bulduğunuzu yazmayı unutmayın. ^ㅅ^


Hayatınızdan kitaplar ve hayallerin eksik olmaması dileğiyle, bir sonraki yazıda görüşmek üzere! (Hayalperest~)



Yorumlar

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *