Hem Kitap Hem Film Yorumu: Çalıkuşu - Reşat Nuri Güntekin

Herkese edebî günler.

Romantik seven biri olarak, Türk edebiyatının romantik klasiklerinden olan Çalıkuşu'nu hiç okumadığım için sürekli bir pişmanlık hâli ile dolaşıyordum. Kader bu ya, geçenlerde kütüphanedeyken elime geçti bu kitap ve dedim ki Hayalperest daha fazla kaçamazsın bundan. Açıkçası hayatımda okuduğum tek Türk yazar kitabı, yıllar önce okuduğum  (yine Reşat Nuri Güntekin'den) "Acımak" romanıydı ve kelimenin tek anlamıyla bayılmıştım. Yıllar geçti ve ben ikinci Türk edebiyatı kitabımı yine aynı yazardan okudum.. Belki bu vesileyle bu kategoride önüm açılır. Neyse konudan fazla sapmadan önce şu an bunları yazarken arkada çalan müthiş şarkıyı da önermeden başlamayayım yazıma: "Drowning Shadows - Sam Smith (ft. Sean Chong & Maxy)". Bu cover orjinalinden daha iyi -kusura bakma Sam-, kesinlikle dinleyin.

Çalıkuşu Kitap Yorumu:
Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki dönem kitaplarına aşık bir insanım. Daha doğrusu geçmiş dönemlerin birisinde yaşamayı çok çok istediğimden ve zaman makinesi icat edilene kadar bu mümkün olmadığından ben de teselliyi kitaplarda yaptığım kısa süreli yolculuklarda buluyorum. Doğal olarak bu kitap da benim için çok farklı bir yolculuk deneyimiydi. Kurtuluş Savaşı sonrası dönemlerde kâh İstanbul'da kâh Anadolu'da gezme fırsatı buldum. Ve o kadar sevdim ki kitap hiç bitmesin istedim.

Gelelim konuya: havai, şımarık bir kız olan Feride'nin sevgili nişanlısı Kâmran'ının ihanetiyle kendini güvenli alanının dışına, Anadolu'ya atmasıyla başına gelenleri, büyüyüp olgunlaşmasını ve kendi tecrübelerini elde etmesini anlatıyor. Kitap, aslında Feride'nin yazdığı bir günlük. Her ne kadar kabul etmesi zor olsa da belki de Kâmran'a bir mektup. 
Her şeyden önce söylemek istediğim bir şey var: (Sebebi ne olursa olsun) Kâmran sen bize bunu nasıl yaptın ya? Hayır Kâmran dediğimiz karakterin öyle tuhaf bir şeytan tüyü var ki, ihanetine rağmen ne Feride ne de ben hiçbir zaman kapılarımızı tam olarak kapatamadık kendisine. Ne olacak, Sarı Çiyan! (bu, Feride'nin Kâmran hakkında söylediği bir tabir olduğu için kullandım, lütfen sarışın okurlar üstüne alınmasın, anlayışınız için teşekkürler..)

Karakterlerin her biri (Feride'nin bakış açısıyla tabii) son derece gerçekti. Yazarın abartıdan tamamen uzak bir profil çizdiğini düşünüyorum. Acaba yazar gizliden kendini de dahil etmiş miydi kitaba? Farketmeden okuduğumuz bir karakter belki de R.N. Güntekin'di ve biz okurlarını selamlıyordu. Açıkçası ben bir kitap yazsam, kendimi kesinlikle dahil ederdim hikayeye. Bence birçok yazar bu tarz oyunlar oynamayı ve okurlarını gizli gizli izlemeyi seviyordur.
Tabii ki de konudan yine saptım, galiba biraz konuşasım varmış sevgili okur, affet gevezeliğimi lütfen.
Heh, karakterlerden bahsediyordum. Size özellikle bahsetmek istediğim bir karakter var: Hayrullah Bey. Kendisi o kadar matrak, o kadar tontiş ki burda kendisini ne adar sevdiğimi belirtmeseydim ayıp etmiş olurdum. Kitabın güzelleşmesine katkısı çok büyüktü, yazar onu iyi bir anında yazmış belli ki. Ayrıca İhsan Bey gibi muhteşem bir detayı da atlamak istemem, son derece asil, mutluluğu hakeden bir karakterdi.

Anlatım dili, erkek bir yazar olmasına rağmen son derece genç bir kadın gibiydi. Yani okurken, bunu yazan kesinlikle Feride, diyorsunuz. Bu da Reşat Nuri Güntekin'in ne derece iyi bir yazar olduğunun bir diğer kanıtı bence.
Kitaptaki olay döngüsü hiç sıkmıyor, ağırlıklı olarak bir dram, bir matem havası var; ama gereken yerlerde umut, sevgi ve komedi de var. Okuru sıkmadan, boğmadan, rengarenk detaylarla süslenmiş bir hayat hikayesi var ortada. Görünürde hızla ilerleyen bir olaylar silsilesi meydana gelirken, büyük resime bakınca ağır ağır ilerleyen bir olgunlaşma sürecini, o dönemde kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadın olmanın anlamını izliyorsunuz. Bu yüzden Feride'yle birlikte kazandığınız her bir deneyim, içinize sinmiş oluyor. Kitap bittikten sonra da sanki kendi kazanımlarınızmışçasına, belleğinize kaydediyorsunuz.

Kısacası çok lezzetli ve altı dolu bir hayat kitabı okumak isterseniz, Çalıkuşu size aradığınızı verecektir. Farkettiyseniz "hayat kitabı" dedim; çünkü bu hikayeye basit bir "aşk kitabı" demek haksızlık olur. Dolu dolu bir kitabı sınırlamak olur. Bu nedenle Çalıkuşu içinde aşkı da barındıran; ama asla "sadece aşk kitabı" olmayan bir eser -benim için. Ayrıca o muhteşem sonu da cabası!! Aslında Feride'nin gittiği her bir yer hakkında detaylıca konuşmayı çok isterim ama artık bitmeyecek mi bu yazı der gibi baktığınızı da görüyorum sanki. O nedenle kitap yorumumu burada sonladırıp, film yorumuma geçiyorum (söz o çok daha kısa sürecek).

"Beyaz Perde"de Çalıkuşu:
 Önce şunu söyleyeyim, TRT'de çıkan dizisini hiç izlemedim, izlemem de muhtemelen; çünkü görüntü kalitesi çok ötüydü ben biraz bakındığımda. Daha sonradan Kanal D'deki versiyon ise Fahriye Evcen hariç fiyasko bir casting'e ve rezalet bir olay örgüsüne sahipti. Ama Fahriye'den iyi bir Feride olmuştu hakkını yememek gerek.

Gelelim 60'ların sonunda çekilen ve benim kitabı okuduktan sonra merakla bakınırken, tesadüf eseri keşfettiğim Yeşilçam uyarlamasına. Kitabı bitirir bitirmez, -her biri yaklaşık birer saatlik- 2 parta ayrılmış olan bu filmleri izledim ve AŞIK OLDUM (isteyenler Youtube üzerinden restore edilmiş olarak izleyebilir).
Bakın size Feride ve Kâmran'ı oynayan isimleri söylüyorum, kendiniz de bana hak verirsiniz: Türkan Şoray ve Kartal Tibet.. Türkan Şoray zaten tam olarak bir Feride olmuş ve Kartal Tibet ise (ben kendisine biraz soğuktum, o nedenle önyargılı yaklaşmıştım başta), dehşet hoş bir Kâmran olmuştu. Hayal ettiğim her şey vardı iki oyuncuda; ama daha da harikası şuydu ki: Filmdeki hemen hemen her olay kitapla birebir. Ya bu bir okur için o kadar zor bulunan bir nimet ki. Filmde emeği olan herkese şapka çıkarıyorum, hatta tek tek alkışlıyorum. Zaten filmin bu kadar uzun olma sebebi de kitapla olan paralelliği. İzlerken hiç bitmesin istedim. Tüm o görmeyi istediğim sahnelere, duymayı istediğim sözlere kavuşmak inanılmaz bir lezzetti benim için. Filmin siyah beyaz olması bile o kadar yakışmıştı ki hikayeye. Neredeyse kusursuzdu benim için film her şeyiyle.

Son olarak filmde tek ama tek sevmediğim şeyi söylemek isterim: AYŞECİK. Neden böyle güzel bir yapımda oynattınız onu, neden!? Kendisi hiç ama hiç yakışmamıştı, kusura bakmasın; ama film o kadar güzeldi ki galiba görmezden gelebilirim bu detayı. Eğer izlememişseniz, kesinlikle izleyin derim. :))

Eveeeett, aşırı memnun ayrıldığım bir kitap-uyarlama ikilisinden anlatacaklarım bu kadardı. Buraya kadar dayanıp okuduysanız çok teşekkür ederim. Muhakkak ne düşündüğünüzü yorumlara yazın lütfen. 
Sonraki hayallerde görüşmek üzere...

Yorumlar

  1. Reşat Nuri'yi çok severim. Çalıkuşu hem kitabı hem filmi güzeldi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten beni de hayran bıraktı yazar. Yine filmi de defalarca izlerim gibi geliyor :D

      Sil
  2. Çok teşekkür ederim :))
    Filmi de izlemeni öneririm çünkü kitapla neredeyse birebir gidiyor oldukça başarılı ;D

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

- Arkadaşlar yorumsuz bırakmayın lütfen; ama kaba ve rahatsız edici kelimeler ve konularda da yorum yazmayın !
-Yorumlarınıza en kısa zamanda hep cevap vermeye çalışacağım :)

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *