Son Zamanlarda İzlediğim Filmler (11 Tane Film Yorumu)

Herkese Merhabalar :))
Malum karantina günlerindeyiz, ne okul var ne de sosyal hayat. Umarım bu süreç en kısa zamanda son bulur.
Eh, mademki evdeyiz bu durumu en verimli şekilde kullanmalıyım diye düşündüm. Ve kardeşimle (bazen annemler de dahil oluyor) film geceleri yapmaya başladık. Kısacası bu yazımda son zamanlarda izlediğim filmleri yorumladım. Baştan söyleyeyim, aralarında izledikleriniz veya bana önermek istedikleriniz varsa yorumlara yazın lütfen :))


1. Kung Fu Panda 3
Yıl: 2016 , Puanım: 9
En sevdiğim animasyon serilerinden biri olan Kung Fu Panda'nın çıkmış olan son filmini biraz geç de olsa izledim. Açıkçası  filmin çıktığını daha 1-2 ay önce öğrendiğim için anca izleyebildim. 2. filmin sonunda var olan bir panda köyünün olduğunu öğreniyorduk. Bu filmde de yeni bir düşman (Kai) ve herkesten gizli yaşayan pandalar ile ilgiliydi. Film beni her zamanki kadar güldürmedi. Yani komedi yönünden ilk iki filmden bir tık gerideydi. Ama duygulandığım sahneler vardı ki bunlar çok başarılıydı. Ana karakterlerimiz yine müthişti. (Özellikle Shifu, Mr. Ping ve elbette Po). Görsel açıdan da yine mükemmel bir filmdi, hele o panda köyü... Hikayesi de beni tatmin etti. Şunu da belirtmek isterim: ben filmi hatta tüm seriyi dublajlı izledim ve eğer önceden araştırmışsanız bilirsiniz serinin dublaj kadrosu da, orjinal seslendirme ekibi de ef-sa-ne. Yani dublaj ile ilgili bir kuşkunu olmasın, gönül rahatlığıyla izleyebilirsiniz.


2. Spies in Disguise (Ajanlar İş Başında)
Yıl: 2019 , Puanım: 8
İşinde en iyi olan Ajan Lancer işlemediği bir suçtan dolayı suçlanınca masumiyetini ispatlamak ve gerçek suçluyu bulmak için, onunla aynı yerde çalışan çaylak bilim adamı Walter'dan yardım ister. Ama işler umduğu kadar kolay gitmez; çünkü Walter onu yanlışlıkla bir güvercine çevirir. Ve böylece kovalamaca başlar.
Öncelikle bu filme direkt atlama sebebim (animasyon olması dışında): seslendirme kadrosunda Will Smith ve Tom Holland 'ın olmasıydı. Ve filmi izledikten sonra da asla pişmanlık duymadım, ikisi de çok çok iyi iş çıkarmıştı. Hikaye oldukça güzeldi, animasyon diye asla küçümsemeyin derim, baya Hollywood aksiyon filmi tadındaydı her şey. Çok başarılı bir kötü karakter (Killian), iyi bir olay örgüsü ve kaliteli kurgu vardı. Ve Lance karakterine bayıldım. (Her hâline de ;D)
Hem çok güldüren hem de yeri geldiğinde ben ağlatan bir film oldu. Ve uzun süresine rağmen beni sıkmadı. Kısacası izlemenizi öneririm.



3. Rubinrot (Yakut Kırmızı)
Yıl: 2013 , Puanım: 7,6
Kerstin Gier'in Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer serisinin ilk kitabını okuduktan sonra, yaptığım araştırma sonuncu ilk kitap olan Yakut Kırmızı'dan uyarlanan bir film olduğunu öğrenince hemen izledim tabii. Kitabı bilmeyenler konuyu özetlersek: 16 yaşındaki Gwendolyn Shepherd kuzeninde olması beklenen zaman yolcusu olma geninin kendinde olduğunu öğrenir ve tıpkı onun gibi bir zaman yolcusu olan Gideon de Villiers ile geçmişe yolculuklar yapmaya başlar. Ama bu ikili zamanla kendilerinden saklanan çok büyük bir sır için birer piyon olduklarını keşfederler ve bu sırrın peşine düşerler.
Baştan hemen belirteyim: Paul de Villiers'i canlandıran Florian Bartholomäi hariç, kadroyu hiç beğenmedim. Asla okurken hayal ettiğim gibi değildi ki zaten baya bir farklılıklar da vardı kitapla film arasında. Bu uyarlamalarda neden kitaba sadık kalmazlar hiç anlamıyorum! Film ile ilgili en sevdiğim şey dekorlardı. Benim için hatası iş çıkarmışlardı ama dediğim gibi kadro ı-ıh olmamıştı. Bu nedenle izlerken çok da filme dahil olamadım. Ama yine de bir film gözüyle değerlendirirsek, sıkıldığınızda izlenilebilir, çerezlik bir filmdi. Özellikle kız gecelerinde izleyebilirsiniz.


4. To All the Boys: P.S. I Still Love You (Not: Seni Hâlâ Seviyorum)
Yıl:2020 , Puanım: 6,5
Artık gerçek bir çift olan Lara Jean ve Peter için her şey yoluna girmiş değil. Çünkü ikilinin ilişkiden beklentilerinde farklılıklar vardır.
Jenny Han'ın Sevdiğim Tüm Erkeklere serisinin 2. kitabının uyarlama devam filmine puanım oldukça düşüktü. Çünkü yine kitaptan bağımsız bir senaryosu ve uygun olmayan karakter castları vardı. Ya madem kitaptaki etkiyi yakalamayacaksın ne diye filmini çekiyorsun? Yazar buna nasıl izin vermiyorum. Seride ki en sevdiğim (abartmıyorum cidden en sevdiğim) karakter olan John Ambrose McClaren'ı ilk filmde de bu filmde de uygun olmayan oyunculara canlandırtmışlar. Hadi kabul ediyorum, kitaba uygun olmasa da Jordan Fisher bu filmde iyi bir John olmuş. Kaptırdık yine gönlümüzü. Ama mesela Ross Butler bu filmde niye vardı biri açıklayabilir mi bana? Ben söyleyeyim film tutsun diye bütün sevilen Netflix oyuncuları filme doluşturulmuş. Eh, hikaye desen yine zayıftı. Her ne kadar seriyi sevsem de, serinin tüm kitaplarından 1 hadi bilemedin maksimum 2 film çıkacağını düşünüyorum. Bunlar gitmiş bir de şimdiden 3. filmi çekmişler. Kısacası Noah Centineo ve Jordan Fisher'ın hatrına ve Lara Jean'in odası için filme 6,5 veriyorum.


5. Deadpool
Yıl:2016 , Puanım: 7,7
Evet yıl olmuş 2020 ben Deadpool 'u yeni izledim. Yalan yok daha yeni son aylarda Ryan Reynolds hayranı olduğum için, filmi izlemeye karar verdim. Ve her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki, Ryan Reynolds'ın konuşma sesi çok hoş değil mi?
Neyse filme dönelim, Wade hastalığının tedavisi için anlaştığı adamlar tarafından özel güçlere ve bakılamaz bir surata sahip olur. Ve onu bu hâle sokan adamların yaptığı şeyi düzeltmesi ve intikamını alabilmek için yeni bir kimliğe bürünür. Bu yeni kimliği Deadpool'dür.
Açıkçası film benim için bir tık fazla +18'di. Bu nedenle beni bunlattı. Ama cidden başarılı bir komedi ve aksiyon filmi olduğunu kabul etmem gerek. Ve Ryan Reynolds'ın hakkını teslim etmek gerek, adam resmen Deadpool olmak için gelmiş dünyaya. Hikaye çok 'Aman Allah'ım! Waooww!' değildi ama bir Marvel filmi için yeterli derinlikteydi. Kadroya bayıldım bence kimse rolünde sırıtmıyordu. Özellikle sevdiğim iki karakterden birincisi: Taksici Dopinder'dı. Hikayeye paralel bir hikayesi vardı ve beni baya eğlendirdi.
İkincisi ise: Ağır Rus aksanıyla Colossus'tu. Tavırlarıyla, terbiyesiyle Deadpool evreninde, Deadpool'u izleyen beni iyi temsil ediyordu sanki.
Uzun lafın kısası yine eğlenceli, sadece müzikleri için bile izlemeye değen bir film olmuş Deadpool.


6. Agatha and the Truth of the Murder (Agatha ve Cinayet Gerçeği)
Yıl: 2018 , Puanım: 3,5
Genç Agatha Christie yazmak için ilham bulamadığı bir dönemdeyken, karşına çıkan gerçek bir cinayet dosyasıyla kendini gerçekten de dedektiflik yaparken bulur.
Evet doğru gördünüz bu televizyon kanalı için hazırlanmış filme 3,5 puan verdim. Çünkü benim gözümde bu film Agatha Christie'ye bir hakaret gibiydi. Her şeyden önce filmdeki Agatha karakteri zayıftı ve biraz da (kusura bakmayın ama) aptaldı. Halbuki gerçek Agatha Christie bunun tam zıttı bir kadındı eminim ki. Bunu geçtim cinayet senaryosu da zayıftı. Ayrıca film akıcı değildi, sıkılmaya başlıyorsunuz yarısına gelemeden. Daha fazla bir şey yazmaya gerek duymuyorum, kısacası filmi beğenmedim. Beklentimi karşılamamakla beraber, benim için büyük hayal kırıklığı oldu.


7. Central Intelligence (Merkez İstihbarat)
Yıl: 2016 , Puanım: 8,2
Lisede kilosu nedeniyle kendisine yapılan zorbalıklardan sonra büyük bir değişime uğrayan ve artık gizli bir ajan olan Bob Stone, Facebook üzerinden ulaştığı liseden arkadaşı muhasebeci Calvin Joyner'ı üstünde çalıştığı olaya bulaştırır. Ve böylece ikili bu olaydan sağ salim çıkmaya çalışır.
Açıkçası filmin klasik Hollywood aksiyon filmi olması beklerken bir anda kendimi aksiyon temalı bir Disney genç kız filminde buldum. Bunu kötülemek amacıyla demiyorum. Filmi izlerken o kadar eğlendim ki, hakkını yemeyeyim Dwayne Johnson ortaya çok renkli bir karakter çıkarmış. Kevin Hart ise karakterinin hakkını vermiş. İkisi arasındaki uyumsuzluk müthişti. Oturup ailece izleyebileceğiniz eğlenceli bir komedi-aksiyon olmuş.


8. Doctor Strange
Yıl: 2016 , Puanım: 8,5
Beyin cerrahı olan Stephen Strange'in hayatı geçirdiği bir trafik kazasıyla tepetaklak olur. Eski hâline dönebilmek için Nepal'de bulunan bir tapınağa gider ve orada mistik güçler kazanır.
Film bence bir Marvel filmi için çok üst düzeydi. Konusuyla, mistik özellikleriyle, efektleriyle bambaşkaydı. Kaldı ki Dr. Strange'i Benedict Cumberbatch tarafından canlandırılması çok doğru bir tercih olmuş. Ama benim filmde bayıldığım diğer detay Mordo (Chiwetel Ejiofor) karakteriydi. Film boyunca beklentimi arttırdı diyebilirim.
Film izlerken yorucu, kafa karıştırıcı olabiliyordu ama bittiğinde üzerimde iyi bir etki bırakmıştı. Bu nedenle filmi çok beğendim diyebilirim.


9. Million Dollar Baby (Milyonluk Bebek)
Yıl: 2004 , Puanım: 7,4
Spor ve drama filmlerini ayrı ayrı çok severim ama Milyonluk Bebek'le birlikte anladım ki ikisi bir araya gelince de harika işler çıkıyormuş. Kelimenin tam anlamıyla 'dipte' yaşayan ve hayali iyi bir boksçu olabilmek olan bir kadının, pişmanlıkları olan bir antrenör ile beraber bir profesyonele dönüşmesini anlatıyor. Anterenör Frankie'yi canlandıran ve aynı zamanda filmin yönetmenliğini yapan Clint Eastwood gerçekten de harika bir iş çıkarmış. Boksçu kızımız Maggie'yi ise Hilary Swank canlandırıyor ki bu karakter ona En İyi Kadın Oscar'ını kazandırmışken, Clint Eastwood'a dostluk eden Eddie'yi canlandıran Morgan Freeman da En İyi Erkek Oscarı'nı kazanmış. Kendisi benim de hayranlık duyarak izlediğim bir karakterdi. Film toplamda 4 akademi ödülüne sahip, bu gerçekten de etkileyici bir başarı.

Filmde ana karakterden tutun da yardımcı karakterlere kadar herkesi içselleştirmek o kadar kolaydı ki. Bu bence hikayenin bize ne kadar iyi yansıtıldığını ve tüm oyuncuların ne kadar harika işler çıkardığını gösterir. Hilary Swank için birçok övgü var ama açıkçası ben Maggie karakterinde olağanüstü etkileyici bir şey görmedim. İyi olduğu aşikar ama asla yardımcı karakterler kadar iyi değildi sanki.
Film boyunca Morgan Freeman'ın anlatıcı olması filmin derinliğini aktaran bir artıydı. 

DİKKAT SPOILER İÇERİR!!
Filmin diğer bir güzel yanı ise hikayenin gerçekçiliği ve çarpıcılığıydı. Yani hikayenin mutlu bir son gibi bir vaadi yoktu ki gerçek hayat da asla size mutlu bir son vaadi vermez. Filmde beni en çok üzen iki kısımdan biri: Maggie hastanede felçliyken, ailesinin hâla onun parasından bir şeyler koparmaya çalışmasıydı. Burada o hayal kırıklığını gerçekten de hissettmek münkündü. Diğer bir kısım ise, Danger 'Tehlike' karakterinin tüm hikayesi. Film boyunca onun sahnelerine gözlerim dolu bir şekilde gülümsedim ama son sahnesinde spor salonuna geri döndüğünde -bu sahne aslında olumlu bir sahne olmasına rağmen- kalbim kırılmış gibiydi sanki.
SPOILER SONU!!

Genel olarak film hakkında 'tahmin edilebilir bir hikayenin çok güzel anlatılması' yorumu yapıldı ki bu da doğru bir tespit. Film bize aktarmaya çalıştığı her duyguyu ilmek ilmek örüyor ve finalde elimizde duygulardan örülmüş bir kaos kalıyor.
Ne var ki ben Hollywood'un duygulandırma işinde çok başarılı olduğunu düşünmüyorum. Yani dramda beni pek etkileyemiyor. Bu filmde de dibine kadar duyguyu yansıttı diyemem. Ama elbette duygulandığım, lütfen böyle olmasın diye paralandığım kısımlar oldu. Olaylar insanı direkt etkisi altına alıyor halbuki olay örgüsü 'klişe'ye kaçıyordu bile diyebiliriz. Ama usta oyuncu kadrosu ile oyunculukların abartısızlığı yani doğallığı, çekimin kalitesiyle ortaya bittiğinde sizi duygusal olarak olumsuz etkilemiş, başarılı bir film çıkıyor. (Ayrıca sadece Morgan Freeman için de izleyebilirsiniz filmi.)


10. Campeones (Şampiyonlar)
Yıl: 2018 , Puanım: 8
Yine bir spor, drama ikilisinin birleştiği bir filmleyim ama ikiliye bu sefer komedi (hatta ağırlıklı komedi) ekleniyor. Şampiyonlar, kamu hizmetine çarptırılmış bir basketbol koçu olan Marco'nun sorunlu özel hayatı ve 'görev' olarak 3 ay boyunca zihinsel engelliler takımına koçluk yapmasını anlatan harika İspanyol yapımı bir film. Her şeyden önce filmin en güzel yanı oyuncuların gerçekten de özel durumda olan kişiler olması ve hepsinin de çok iyi bir iş çıkarması filmi yapmacıklıktan sıyırmış. Klasik bir 'engelli draması' gibi yapıp, iyiler ve kötüleri barındıran basit bir film de değil üstelik. Aksine filmdeki 'normal insanlar' da iyi olanlarıyla da kötü olanlarıyla da oldukça gerçekti. 
İkinci en güzel yanı ise Marco karakterinin empatiden yoksun, cahil bir adamken zamanla değiimesi ve bunun aslında hepimizi temsil etmesi. 
Hikayenin kendisi iyilik kazanır kötülük kaybeder klişesinden oldukça uzak ki bu tarz filmler de bu da çok sık oluyor. Bu filmde, engelli bireylerin yaşamını olduğu gibi acısıyla tatlısıyla vermiş. 'Engelsiz' bireylerin onlara karşı yaptığı öteleştirmeyi de, gösterdiği acımayla karışık şefkati ama buna rağmen empatiden yoksun bir şekilde farklılaştımayı da ve en büyük engelin de bu 'engelsiz insanlar'ın olduğunu, olduğu gibi ajitasyonsuz bir şekilde anlatmış. Aynı şekilde onların ne kadar renkli ve yetenekli birer cevher olduğunu da abartıdan yoksun bir içtenlikle anlatıyor. Bunu yaparken de o kadar duru bir komedi kullanmışlar ki insanın içi sıcacık oluyor izlerken.

İşte bu engelli 'engelsiz' bireylerden biri olan Koç Marco, başta takımına karşı küçümsemeyle karışık bir önyargı taşırken, onları tanıdıkça ve onlardan bir şeyler kazandıkça gerek bakış açısı gerekse evlilik hayatı olumlu yönde değişiyor.

Oldukça çerezlik, sade bir film gibi gelse de, Şampiyonlar aslında toplumdaki her bireye izletilmesi gereken ders niteliğinde bir film. Klasik bir filmden sıyrıldığı kısım ise kesinlikle sonuydu diye düşünüyorum. Hikaye güzeldi, karakterlerin her birinin hikayesi ve kendisi ayrı ayrı müthişti.
Bakış açınızı tamamen değiştirmenizi sağlarken, kendinizden bir nebze de olsun utanmanın verdiği bir göz dolması yaşatan bir sondu. İzlemenizi tavsiye ederim. Bu yazımda en çok izlemenizi önereceğim film kesinlikle Campeones'tir.
NOT: Söylemeden edemeyeceğim filmde ki karakterleri istemsizce seviyorsunuz ama benim favorim tartışmasız Marìn'di.


11. Contratiempo (Görünmeyen Misafir)
Yıl: 2016 , Puanım: 9
Evli ve başarılı bir iş adamı olan Adriàn Doria, fotoğrafçı sevgilisi Laura Vidal'i öldürmekle suçlanmaktadır. Masumiyetini ispatlamak için, uzman avukat Virginia Goodman ile tanışır ve ikili olayları deştikçe çok daha korkunç bir tablo ile karşılaşırlar.
Bu filmle beraber hayatıma dahil olan mükemmel detaydan ilki: İspanyol sinemasının ne kadar müthiş olduğu gerçeği.

Ve ikincisi: Mario Casas nam-ı diğer Adriàn Doria. Hangisine bayıldım bilemiyorum, galiba Doria'ya. Film boyunca hayran bıraktı kendileri, bundan sonra takip listeme aldığım bir oyuncu olmuştur.
Filme gelirsek aslında çok da beklenmedik bir finale sahip değildir belki ama ben ufak çapta bir şok geçirdim. Oyunculuklar yerindeydi, hikaye oldukça başarılıydı. Roman gibi bir filmdi diyebilirim. Filme dair beğendiğim bir diğer nokta ise Fernando Velàzquez'in ortaya çıkardığı muhteşem soundtrack. Özellikle albümdeki El Invitado Invisible II parçası enfes.
İzlerken kafanızı çorba yapacak, kaliteli, suç-gizem-gerilim türlerini barındıran bir film Görünmeyen Misafir. Filmin temasından dolayı çok fazla ayrıntı veremem yoksa büyüsü bozulur ama kesinlikle izleyin derim.



Oldukça uzun bir listeyle, yazımın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Hem yorum hem öneri ağırlıklı karışık bir liste oldu. Başta da dediğim gibi yorumlara önerilerinizi ve düşüncelerinizi yazmayı unutmayın lütfen :)
Sonraki yazılarda görüşmek üzere..

Yorumlar

  1. Animasyonlar candır :) Agatha ve Cinayet Gerçeği zaten büyük hayal kırıklığı oldu, izlemeni ben de tavsiye etmem :(( Ayy hemen uçuyorum senin yazına, iyi denk geldi. :D

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

- Arkadaşlar yorumsuz bırakmayın lütfen; ama kaba ve rahatsız edici kelimeler ve konularda da yorum yazmayın !
-Yorumlarınıza en kısa zamanda hep cevap vermeye çalışacağım :)

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *