Kitap Yorumu || Sana Bağlandım (The The Crush # 3) - Nicole Willams

... I' m at the payphone, trying to call home all my change i spent on you.... Kitabı az önce bitirdim en sevdiğim şarkılardan biri olan Payphone u açtım ve yorumuma başlıyorum.


Ben bu kitabın yazılmasını açıkçası gereksiz de buldum, heyecanlı da buldum. Malum sevdiğim bir seriydi bu ama ille de üçleme olmak zorunda değildi ki. Bence ikinci kitabın sonu yeterince güzel ve mutluydu. Şimdi sonuncu yani üçüncü kitabı da okudum ve sevdiğim seriye veda ettim ama bu kitap benden tam puan almayı başaramayacak sebeplerini de şimdi söyleyeceğim.

Dediğim gibi bu üçüncü kitap gereksiz kaldı biraz ve zaten her şey yoluna oturmuş olduğu için yazar bu kitaba özel yeni yeni sorunlar çıkarmaya başlamış ve kitap seriden uzaklaşmış bence konu ve tür olarak. Aşırı tutkulu iki aşığın bu sefer sorunları bence çok basitti. Köklü bir ayrılık sebebi hiç olmadı ki bu seriyi heyecanlı kılan benim için bu tarz sorunlardı. Sadece bir kere böyle bir durum oldu gibi oldu ama onda da kısa sürede barıştılar. Yani aslında kitapta ağladığım yerler de çok vardı, heyecanlandığım ve Jude sağolsun bir saat güldüğüm yerler de vardı. Kafa karışıklığımın son raddesindeyim o nedenle.




Pek yeni bir karakter yoktu aslında çapkın iş adamı Anton (India nın abisi) ve Holly nin tatlı oğlu Küçük Jude (diğer bir isimle Lj) haricinde. Bu kitapta daha çok eski dostların arasındaki aileleşme süreci benim hoşuma gitti. Tanıdık yüzlerin kitapta bu kadar çok yer alması bence çok doğru bir karar olmuş. Kitapta Holly ile Thomas ın birbirlerine aşık olmasına çok sevindim çünkü ikisini de çok severdim. 

Kitapta yer alan uzun süreli bir konu da Jude artık Ulusal Lig e kabul edildiği için son derece ünlü, zengin ve Luce tan uzkta bir yerde yaşayan biri oluyor. Ama elbette bütün bu durumlar kötü çocuk Jude u değiştirmeye yetmez o ve aşkı her zaman insanın yüzünü güldürüyor. Zavallıcık belki kitapta 500 kez falan Luce a evlen benimle dedi ama bizim İnatçı Luce tabi ki hep geçiştirdi -problemli bir arkadaş kendisi :)-.

Anton diye bir karakter katıldı aramıza demiştim, bunu biraz açayım: tamamen saçma bir karakterdi o. Luce un patronu, flörtöz ve Luce a karşı derin hisler besleyen bir adam. Yani derler ya hani delinin zoruna bak diye işte bu söz Anton için en uygun tanım. Yani ülkede o kadar kız varken sen kalkıp Jude Ryder ın nişanlısından mı hoşlandın yani bu nasıl bir canına susamışlık? Sonralara doğru o da çekildi zaten kitaptan.

Genel olarak ikilimiz hep tartıştı ama sonra hep çözüme ulaşıyorlardı ki Luce hamile kalana kadar.... İşte en büyük bomba buydu bence, o da sona saklanmıştı :) Başta hazırlıksız yakalanan Luce için bu bir şok durumdu sonra da Jude istemez diye korktu ve ondan sakladı. Ve Jude kendisi öğrendiğinde de normal karşılamadığında ben ufak bir şok geçirdim. Sonradan anlatıığında ise tamam her şey yolunda dedim kendi kendime. Meğerse Jude kendi babası gibi olmaktan korktuğu için falan emin olamamış. Bir kaç gün düşünüp taşındıktan sonra tabii ki de Luce u yalnız bırakmadı. Evlendiler, kızları oldu ve hayatları mükemmel çizgisinde ilerledi ve açıçası ben de mutlu oldum. Diğer iki kitabın yorumunda da belirttiğim gibi ben Lucy Larson u (ayy pardon Lucy Ryder olacaktı :D:D:D ) güçlü kişiliğinden falan dolayı severim; ama Jude Ryder ın ise aşırı takipçisiyim :D Çok sevdiğim bir erkek karakter hem güldürüp hem ağlatan cinsten *_* . 

Evett sizinde anlayacağınız gibi sevdim ama olmasa da olur dedim. Hatalı ama güzel bir kitaptı benim için tabii ki de Jude un hatırına sevdiğim bu serinin son kitabına düşük bir puan vermeyeceğim bu nedenle puanım 4,5 tan 4 :)


Puanım:



Bugün de hayatınızda bol bol hayaller ve kitaplar olması dileğiyle...


Bu yazıyı "birkitapolsam.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!



Yorumlar

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *